Dilin derinliklerine inmemizi sağlayan kelime kökeni ise dilin daha iyi anlaşılması ve kelimelerin nasıl evrildiğini görebilmemize büyük katkı sağlıyor. Bu içerikte de birbirinden renkli ve ilginç kelime kökenleri ile tanışacak, dilin nasıl şekillendiğine şaşıracaksınız.
O zaman kelime yolculuğumuz başlıyor!
Geceden türeyen "dün", tünemek fiilinin de kökü.
TDK sözlüğündeki gibi bir önceki günü ifade eden dün, Eski Türkçede gece anlamına gelen “tün”den alıntı. Bir süre sonra ise "geçmiş günü" ifade etmek için kullanılıyor.
“Öğleden akşama kadar geçen süre içinde karşılaşıldığında kullanılan bir selamlama sözü” olarak kullanılan “tünaydın” ise "aydın gece" anlamında. Tünaydın kelimesi aynı zamanda ilgili saatlerde göğün aldığı renge atıf içeriyor.
Ayrıca bir bilgi daha. Tünemek fiilinin kökü de dün/tün’den geliyor. Gecelemek anlamında kullanılsa da tünemek kelimesi genellikle kuşlar veya kümes hayvanlarının uyumak için bir dala konmasını ifade etmek için tercih ediliyor.
Kasap, en iyi yaptığı şeylerden biri olan "kesmek" fiilinden geliyor.
Kapısından kedilerin ayrılmadığı dükkânların başındaki kasaplar, isimlerini Arapça kasb “kesmek” fiilinden türeyerek alıyor. Aslında geldiği köken oldukça mantıklı.
Kasaba kelimesinin kökeni de kasap ile aynı. Yerleşim yerinin surlarla veya başka yollarla çevrelenip bölünmesi, giriş çıkışının kesilmesi de aslında kökenini açıklıyor.
Tarantula kelimesinin ismi, İtalya’daki “Taranto” şehrinden geliyor.
Büyük bir örümcek anlamına gelen “tarantola”, isminden çok fazla değişikliğe maruz kalmadan dilimize geçiyor.
Örümcek kelimesinin anlamı da en çok yaptığı şeyden geliyor.
Görünce içimizin ürperdiği örümceğin Eski Türkçede adı “örümçek” idi. Adını ise en iyi yaptığı şeylerden biri olan “ağ örmek”ten alıyor. Yine Eski Türkçede ör- “örmek” fiiline getirilen ekle türetiliyor.
Köpek ile gebelik ve gebermenin aynı kökten olduğunu söylesek!
Aslında köprü ve köpük de aynı kökten. 14. yüzyılın sonlarından itibaren Kıpçakça ve Türkçe metinlerde “kabarmak, taşmak” anlamına gelen “köp” fiili görülüyor. Bu üç kelimenin kökeni de köp’e yani kabarmak, taşmak ifadesine kadar iniyor. Anlamlarına baktığınızda zaten çok da uzak olmadığını görebilirsiniz.
Dahası da var. Gebelik ve gebermek kelimelerinin kökleri de aynı. Sonuçta ikisi de şişkinlik yapıyor.
Adaletsiz yargılama yapan Amerikalı bir yargıcın adı "linç" kelimesini ortaya çıkarıyor.
Sosyal mecralarda "linç etmek" desek de aslında kelimenin sözlük karşılığı "Birden çok kimsenin kendilerine göre suç olan bir davranışından ötürü birini, yasa dışı ve yargılamasız olarak öldürmesi." Asıl anlamının altında ise diğerlerinden farklı bir hikâye yatıyor.
Linç, İngilizce “lynch” kelimesinden dilimize geçmiş. Amerikalı bir yargıç olan Charles Lynch, ülkenin iç savaş döneminde yargıçlık yapıyor. Lynch, beğenmediği herkesi yargılamakla kalmayıp garip cezalar da veriyor. Bu yüzden de hızlı ve adaletsiz yargılamanın adına Lynch koyuluyor.
Adil bir yargılama yapılmadan Lynch tarafından sanıklar kalabalığın önüne atılıyor ve senato tarafından verilen cezalar da onaylanıyor. Lynch’in cezaları da tarihe Lynch Yasaları olarak geçiyor.
Yük tutan anlamındaki bargir, "beygir" oluyor.
Bazen at yerine beygir demeyi tercih etsek de aslında beygir, “yük tutan” demek. Farsça bar “yük" ve gir "tutan" anlamına gelen “bargir” kelimesi zamanla beygire dönüşüyor (Tabii keşke bu amaçla kullanılmasa bu canlılar).
Rüyalar gördüren Morpheus, "morfin" kelimesinin ortaya çıkmasına da neden oluyor.
Rüya ve hayal tanrısı olan Morpheus, morfin kelimesinin kökeni. Ağrı kesici olarak kullanılan morfin ve Morpheus’un rüyalar gördürdüğünü düşününce kökeni de anlam buluyor. Bunun yanı sıra Matrix’teki isimlerin de rastgele seçilmediğini anlayabiliyoruz. Hap uzatması tesadüf olmasa gerek!
Mermer ve Marmara Bölgesi isimlerinin aynı yerden geldiğini biliyor muydunuz?
Hemen hemen her yerde karşımıza çıkan mermer, Arapça ve Farsça “marmar” kelimesinden dilimize geçiyor. Daha da mazisi var. Eski Yunanca “parıldayan taş” anlamına gelen “mάrmaros” da parlamak, parıldamak anlamına gelen “marmaίrō” fiilinden türüyor.
Marmara Denizi ve Marmara Bölgesi isimleri de aynı kökten geliyor. Marmara Adası’nda bolca mermer çıkarılması adanın adına, oradan da bölgeye ve çevrelediği denize etki ediyor.
Eski dilde "pa" ve "se" birleşip "sehpa"yı aramıza katıyorlar.
Sehpalar genellikle dört ayaklı tasarlansa da aslında “üçayak” anlamını taşıyor. Farsça, se “üç” ve pa “ayak” kelimelerinden türeyen sehpa gibi pa (ayak) sözcüğünden gelen başka kelimeler de var.
Kıyafetlerde bacakların çıktığı yer olan paça, ayakkabı anlamındaki pabuç, saltanat makamı ve başkent anlamlarındaki payitaht, yatarken giyilen pijama, yaya asker anlamındaki piyade, kaide ve rütbeyi ifadede kullanılan paye kökeninde pa sözcüğünü bulunduruyor.
Marangoz kelimesinin "teknoloji" ile alakası ne olabilir sizce?
Fransızca technologie kelimesinden dilimize giren teknolojinin kökeni; Eski Yunancada marangozluk, ustalık ve zanaat anlamındaki “tėxnē” ve söz, mantık, bilim anlamındaki “logia” kelimelerinden türeyerek oluşuyor.
Teknolojinin temeli Hint-Avrupa dilindeki “teks” ustalık, marangoz ve dokuma ustalığı kelimesine dayanıyor. Teks aslında birçok kelimenin de kökeni. Biçilmiş ağaç anlamındaki “tahta”, yazı ve metin anlamındaki “tekst”, dokuma ve kumaş anlamındaki “tekstil” kelimelerinin kökenlerine bakıldığında da “teks” görünüyor. Yer kabuğunu inceleyen bilim dalı anlamındaki “tektonik” de aynı yerden geliyor.
"Dudak" ile bir şey tutabiliyorsak kökü de neden buradan gelmesin?
Orta Türkçe “kuş gagası, ağzın görülen etli kısmı” anlamındaki tutak, dudak kelimesinin kökeni. Eski Türkçedeki tut- “tutmak, yakalamak” fiili de tutak fiilinden türüyor. Dudağın tutma işlevinin olduğunu düşünürsek kökeni oldukça yakışıyor.
"Kapuçino" isminin bir cübbeden geldiğini tahmin edebilir miydiniz?
İtalyanca cappuccino kelimesinden çok da uzaklaşmadan dilimize giren kapuçinonun kökeni İtalyan Katolik cemaati olan Kapuçinlere dayanıyor. Kapuçin keşişleri tarafından giyilen cübbelerin renginden gelen kapuçino, İtalyanca “külahlı cübbe” anlamına geliyor. Evrimi ise cappa anlamındaki “külah, kukuleta”dan oluyor.
Kapuçin maymunlarına verilen isim de aynı yerden. Maymunlarının rengi sebebiyle verilen ismi ise cübbelerin rengine benzetme yapan kaşifler koyuyor.
Semizotu: Kendisi biraz dolgun bir sebze.
Kimilerinin salatasına kimilerinin de yemeğine bayıldığı semizotu, Eski Türkçedeki yağlı, şişman için kullanılan semizden ve ot kelimesinden türüyor. Semizotu aslında dolgun ve yağlı ot olarak ifade ediliyor.
Domuz, Denizli ve "çocuk" kelimelerinin kökeni.
Çocuk, Orta Türkçede “her şeyin küçüğü, domuz yavrusu” anlamında kullanılıyordu. “Domuz kelimesi ne alaka?” diye içinizden geçiriyor olabilirsiniz ama bir dönem domuz, olumsuz bir anlam taşımıyordu.
Denizli şehrimiz ise eskiden domuzu çok olan yer anlamındaki Tunguzlu/Tonguzlu kelimeleri ile ifade ediliyordu. Baktığınız şehirde deniz olmamasına rağmen isminde deniz olmasının tek sebebi de bu değişim.
Etimolojiyle ilgili diğer içeriklerimiz: