İnsanlığın teknolojilere olan tutkusu gelecekteki güzellik anlayışlarımızı etkileyeceğe benziyor. Tabii ki toplumsal yapımızı da bozacağı kesin.
Biz de gelecekteki kusursuz güzellik üzerine birkaç perspektif yaratalım dedik. İşte karşımıza çıkabilecek senaryolar:
Genetik mühendisliğin etkisi
DNA’mızı değiştirerek genetik hastalıkları önleme potansiyeline sahip genetik mühendislik, fiziksel özelliklerimizi değiştirme olanağı da sunuyor. CRISPR (DNA dizilimleri kümesi) gibi araçlar sayesinde belirli genlerin aktivitesini arttırmak veya azaltmak gibi imkânlarımız olacak.
Bu da neyi getirecek? Herkes ideal vücut oranlarına sahip olacak. İstediğimiz cilt tonu, göz rengi, saç şekli mümkün hâle gelecek. Ancak herkesin aynı normlara ulaşma ihtimali yeni bir toplumsal dinamik ve etik sorunları da beraberinde getirecek.
Herkesin aynı güzellikte olmasını hayal ediyoruz ancak bu şartlara herkesin erişim sağlamayacağı da kesin. Böylelikle de ekonomik ve sosyal farklılıklar gün yüzüne çıkarak eşitsizlik devam edecek. Kusursuz güzellik sadece belirli bir kesimin erişebileceği bir lüks hâline gelecek.
Estetik cerrahi, zaten birçok kişinin güzellik algısını değiştirmiş durumda.
Gelecekte, şüphesiz ki bu operasyonlar daha da erişilebilir ve güvenli olacak. Yenilikçi teknikler ve iyileştirilmiş iyileşme süreçleri sayesinde estetik müdahaleler, basit bir güzellik rutininin parçası hâline gelecek. Acılı ve sancılı süreçler yerine ne gösterirsek o olabileceğiz. Oradan bir Angelina vücudu alayım!
Ama bir şeyi de atlamayalım. Bu durum, fiziksel görünüş üzerinden yargılanmanın daha da yaygınlaşmasına sebep olabilir.
Irkçılığın kalkacağı kesin yani kısmen.
Herkes mükemmel bir görünüme kavuşursa bu durum insanlar arasındaki farklılıkları kesinlikle azaltır. Teorik olarak, bu, ırkçılık gibi bazı toplumsal sorunları da hafifletir. Ancak dış görünüş ırkçılığından bahsediyoruz.
İnsanların bitmek bilmeyen ayrımcılık huyunu düşününce bu alanda kusursuz olamayacağımız kesin. Bu yüzden de farklı yollarla ayrımcılık devam eder. Sosyal statü veya zenginlik gibi faktörler ön plana çıkarılır.
Psikolojimiz ne olacak?
Fiziksel mükemmellik baskısı doğunca çok da mutlu olmayabiliriz çünkü bir yandan kusursuz olmaya çalışacağız. Sonu gelmeyen bir döngü.
Bir açıdan daha bakacak olursa herkesin mükemmel olduğu dünyada kişisel benzerlikler olacağı için bireylerin değeri azalacak. Gerçi bu noktada da “insanlık” devreye girebilir ki olması gerektiği bir dünya da yaşayabiliriz.
Kalbimizi biz yine de temiz tutmaya devam edelim.
Dijital dünyada avatarların etkisi
Sanal gerçeklik ve artırılmış gerçeklik teknolojileri ise bizlere fiziksel dünyanın ötesinde bir kimlik sunuyor. Kurtulmak istediklerimiz olabiliyoruz. Dijital avatarlar, kullanıcıların istedikleri gibi görünmelerine olanak tanıyarak fiziksel dünyadaki güzellik standartlarından bağımsız bir ortam yaratıyorlar.
Gerçeklik ve sanal dünyanın arasında sıkışmayacak mıyız? İnsanlar gerçek dünyadaki kimliklerinden kaçarak sanal dünyaya saracak. Bu da insan ilişkileri için ciddi sorun demek.
Eğri oturup doğru konuşalım.
Sonuç olarak, teknolojinin gelişmesiyle birlikte kusursuz güzellik kavramı zaten sürekli olarak evriliyor ve toplumsal normlarımızı, etkileşim biçimlerimizi derinden etkiliyor. Ancak bu gelişmelerin getireceği etik ve toplumsal sorunlar, üzerinde düşünülmesi gereken ciddi konular arasında yer alıyor.
Gelecekte herkesin kusursuz güzelliğe sahip olması potansiyel olarak mümkün olsa da bu durumun getireceği sonuçlar her zaman pozitif olmayabilir.
Sizin bu konudaki düşünceleriniz neler?
İncelemek isteyebileceğiniz diğer içeriklerimiz: